Dünya çapında şirketler, finansal kârlılığın yanı sıra çevresel, sosyal ve yönetişim (ESG / ÇSY) konularını da iş stratejilerine entegre ederek sürdürülebilir büyüme ve itibar kazanma yolunda ilerliyor. Bu küresel dönüşüm, ülkeden ülkeye farklılık gösteren mevzuat ve standartlarla destekleniyor. Avrupa’da büyük işletmeler ile finans kuruluşları 2024 itibarıyla ESRS’ye (European Sustainability Reporting Standards / Avrupa Sürdürülebilirlik Raporlama Standartları) uyum sağlamak zorundayken, ABD’de halka açık şirketler için iklimle ilgili raporlama önerileri gündemde bulunuyor. Birleşik Krallık ise TCFD (Task Force on Climate-Related Financial Disclosures) çerçevesinde zorunlu raporlamayı çoktan başlattı, Çin yüksek emisyonlu sektörler için özel şartlar öngörüyor, Japonya ise Tokyo Menkul Kıymetler Borsası (TSE) standardı ile bu değişime ayak uydurma sürecinde.
Dünyadaki bu gelişmeler kapsamında Türkiye’de de benzer bir ivme ve somut adımların söz konusu olduğunu söyleyebiliriz. ESG raporlamasının yasal altyapısı, 4 Haziran 2022’de 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda yapılan değişiklikle oluşturuldu ve bunu takiben 29 Aralık 2023 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanan Türkiye Sürdürülebilirlik Raporlama Standartları (TSRS) ile ayrıntıları netleşti. Böylece 1 Ocak 2024’ten itibaren, KGK’nın belirlediği kriterleri karşılayan şirketler için sürdürülebilirlik raporu hazırlamak zorunlu hale geldi. Bu yazıda, TSRS 1 ve TSRS 2 çerçevesinde oluşturulacak ESG raporlarının işletmelere sağladığı avantajları, hangi kapsamda nelerin raporlanacağını ve ilk raporların ne zaman yayınlanacağını açıklayacak, The Street Finance’in sunduğu danışmanlık perspektifine değineceğiz.
Neden ESG raporlaması? Şirketlere ne fayda sağlar?
ESG raporlaması, şirketlerin uzun vadeli sürdürülebilirliğini pekiştirmenin yanı sıra finansman, risk yönetimi, regülasyon uyumu ve operasyonel verimlilik gibi kritik konularda avantaj sağlar. Örneğin, yeşil tahvil veya sürdürülebilir kredi gibi araçlara erişmek isteyen işletmeler için ESG verilerinin yüksek kalitede sunulması giderek daha fazla önem kazanıyor. Yatırımcılar, fonlar ve kredi kurumları, çevresel-sosyal risklerini iyi yöneten işletmelere oldukça sıcak bakabildiği gibi, onlara daha avantajlı sermaye maliyeti sunma eğiliminde. Ayrıca, iklim değişikliği, tedarik zinciri kopmaları ve sosyal itibar kaybı gibi risklerin önceden fark edilip yönetilmesi, şirketleri piyasa dalgalanmalarına karşı daha dirençli kılıyor.
Regülatif uyumluluk ve itibar da ESG raporlamasının öne çıkan getirileri arasında. Zorunlu standartlara uyum göstermek, cezai yaptırımlardan korunma ve paydaş nezdinde güven kazanma fırsatı yaratır. Üstelik şeffaf raporlama hem müşteri hem de çalışan sadakatini artırarak marka değerini yükseltebilir. Ek olarak, çevresel ve sosyal verileri düzenli izlemek, örneğin atık ve enerji tüketimini takip etmek veya su yönetimini iyileştirmek gibi maliyet azaltıcı tedbirleri hayata geçirmeyi kolaylaştırır. Bu sayede performans sürekli gözlenir ve iyileştirme fırsatları netleşir.
ESG verilerini tutarlı ve şeffaf biçimde raporlayan şirketler, sermaye maliyetlerini düşürme fırsatının yanı sıra likiditesi yüksek, uzun vadeli yatırımcıların portföylerinde öncelikli yer bulabilir. Bu, piyasada daha fazla talep görmeleri ve hisse değerlerini istikrarlı kılmaları açısından son derece önemli. Özellikle sürdürülebilir fonlar ve kurumsal yatırımcılar, yüksek ESG puanlarına sahip veya TSRS benzeri standartlara uyumlu işletmelere yatırım yapmaya giderek daha istekli davranır. Dışarıdan gelen bu güven ve finansman avantajı, şirketlerin yeni projelerini finanse etmesini, küresel pazarlarda daha rekabetçi fiyatlamalarla iş yapmasını ve hatta birleşme–satın alma gibi stratejik hamlelerde elinin güçlü olmasını sağlar. Uzun vadede ise daha istikrarlı nakit akışları, azalan risk primi ve yatırımcılar nezdindeki pozitif algı, şirketin hem bilançosuna hem de gelecekteki büyüme projeksiyonlarına kayda değer katkıda bulunur.
ESG raporlamasının kapsamı: Neler raporlanır?
Dünyada GRI, SASB, TCFD, IFRS S1/S2 gibi çerçevelerle şekillenen ESG yaklaşımı, üç temel boyuttan oluşur. Çevresel (Environmental) boyut, sera gazı emisyonları (Kapsam 1, 2, 3), karbon ayak izi, su-enerji yönetimi, atık azaltma ve biyoçeşitliliği içerir. Ayrıca tedarik zincirinde de çevre standartlarına uyum beklenir. Sosyal (Social) boyutta ise çalışan hakları, işçi güvenliği ve refahı, çeşitlilik ve kapsayıcılık ile toplumsal cinsiyet eşitliği ve sosyal sorumluluk projeleri öne çıkar. Müşteri memnuniyeti ve topluluklarla etkileşim de bu başlıkta değerlendirilir. Yönetişim (Governance) boyutu ise yönetim kurulu yapısı ve bağımsızlığı, etik kurallar, iç denetim mekanizmaları ile hesap verebilirlik ve şeffaf raporlama gibi konuları kapsar.
Türkiye özelinde TSRS 1, işletmelerin sürdürülebilirlikle ilgili genel finansal bilgilerini, yönetişim süreçlerini, risk yönetimi yaklaşımlarını ve metrik/hedeflerini nasıl açıklayacaklarını düzenler. TSRS 2 ise özellikle iklim değişikliği, sera gazı emisyonları ve iklime bağlı risk/fırsatlar konularında daha kapsamlı raporlama yapmayı zorunlu kılar. Böylece şirketlerin hem genel ESG performansını hem de iklim odağındaki kritik verileri saydam şekilde sunması amaçlanır.
İlk raporlar ne zaman yayınlanacak? Türkiye’de ESG zamanlaması
TSRS kapsamındaki ilk ESG raporlarının 2025 yılında yayımlanması planlanıyor. Bu raporlar, 2024 yılı boyunca toplanan çevresel, sosyal ve yönetişim verilerine dayanır. Dolayısıyla şirketler, 2024’te veri toplama altyapısı kurabilir, ekipleri bu alanda eğitebilir ve stratejilerini sağlam bir temele oturtabilir.
2024 yılı, işletmelerin sürdürülebilirlik performansıyla ilgili verileri topladığı dönem olacak. Geçiş yılında, sera gazı emisyonları GHG Protokolü veya ISO 14064 gibi herhangi bir tanınmış standarda göre hesaplanabilir. Sonraki süreçte TSRS 2’nin ölçüm ve raporlama ilkeleri daha katı hâle gelecektir. Kapsam 3 emisyonlarını raporlama konusunda ise ilk yıl raporlaması için varlık yönetimi, ticari bankacılık veya sigortacılık faaliyetlerinde bulunan işletmeler muafiyet alabilirler. Ayrıca, ilk raporlama döneminde şirketlerin önceki senelere ait karşılaştırmalı veri paylaşması zorunlu değildir; bu da veri toplama sürecini kolaylaştıran bir esneklik olarak öne çıkıyor.
Raporlama takvimi ve süreler
Yasal düzenlemeler, ESG raporlarının yayımlanma zamanlamasını ara dönem finansal rapor durumuna göre ayırır. Zorunlu ara dönem finansal rapor yayımlayan şirketler, sürdürülebilirlik raporlarını 2. çeyrek finansal raporları ile aynı tarihte sunabilir. İsteğe bağlı ara dönem finansal rapor yayımlayan şirketler, yine 2. çeyrek raporuna paralel olarak ve raporlama döneminin 9. ayını geçmeyecek şekilde ESG raporlarını açıklayabilir. Ara dönem finansal rapor yayımlamayan işletmeler de 9. ayı geçmemek şartıyla kendi belirleyecekleri bir tarihte raporlarını duyurabilir. Bu esnek yapı sayesinde şirketler, 2025 yılı içinde raporlama yükümlülüklerini karşılamak için zamanlama seçme imkânına sahiptir.
Küresel ESG çerçeveleri ve teknolojinin rolü
ESG gereklilikleri, ülkeden ülkeye farklılık gösteriyor. Avrupa’da ESRS uyumu ve Kurumsal Sürdürülebilirlik Raporlama Direktifi (CSRD), ABD’de halka açık şirketler için iklim odaklı bildirimler, Birleşik Krallık’ta TCFD esaslı zorunlu raporlama ve Çin’de yüksek emisyonlu sektörlere getirilen özel şartlar, iş dünyasını çok yönlü bir uyum çabasına itiyor. Japonya’da ise Tokyo Menkul Kıymetler Borsası (TSE) çatısı altındaki şirketler, borsa standartları çerçevesinde ESG bilgilerini sunar. Türkiye’deki TSRS, IFRS S1 ve S2 ile uyumlu olduğundan, uluslararası yatırımcılar için karşılaştırılabilir ve güvenilir raporlar sunmanın kapısını aralar.
Teknoloji de bu raporlama süreçlerinde önemli bir yere sahip. Bulut tabanlı veri analitiği, yapay zekâ ve blok zinciri gibi yenilikçi çözümler, sera gazı emisyonu ölçümünden sosyal göstergelerin takibine dek veri doğruluğunu ve raporlama tutarlılığını artırıyor. Büyük ya da küçük ölçekli şirketler, böyle dijital araçlarla ESG verilerini tek bir platformda izleyerek zaman ve maliyetten tasarruf edebilir.
Geliştirilmiş ESG raporlama için ipuçları
Daha etkin bir ESG raporlaması için bazı ipuçları öne çıkar. Öncelikle, paydaş odaklı bir analiz yapmak gerekir; yani çalışanlar, müşteriler, tedarikçiler ve yatırımcılar açısından kritik ESG konuları (örneğin insan hakları, karbon emisyonu, çeşitlilik ve benzeri) netleştirilmelidir. Sonrasında, şirketin kendini hızlıca test edebileceği bir ‘soru seti’ oluşturulabilir: Enerji ve su tüketimini hangi standartla ölçüyorsunuz? Tedarik zincirinde işçi haklarını nasıl izliyorsunuz? Karbon nötr veya atıkta belirli oranlarda azaltım hedefiniz var mı? gibi sorular, kurumsal öz-değerlendirmeyi hızlandırır.
Sürekli iyileştirme ve karşılaştırma yapmak da önemlidir. Her yıl belirli KPI’ları izlemek, şirketin ESG performansını yıldan yıla ölçüp raporlamak, küresel derecelendirme kuruluşlarının (MSCI, Sustainalytics vb.) değerlendirmeleriyle şirketi evrensel ölçekte konumlandırmaya destek olur.
Sonuç olarak…
ESG raporlaması, günümüzde şirketlerin yalnızca finansal performanslarına değil, toplumsal ve çevresel sorumluluklarına da odaklanması gerektiğini gösteren bütünsel bir yaklaşımdır. Türkiye’de TSRS 1 ve TSRS 2 doğrultusunda, 2024’te toplanacak veriler sayesinde 2025 yılında ilk raporlar hazırlanacak ve bu, şirketlere veri toplama ile kurumsal sürdürülebilirlik stratejilerini düzenlemek için kritik bir fırsat sunacaktır.
Erken adaptasyon, finansal avantaj (uygun maliyetli krediler, yatırımcı ilgisi), operasyonel verimlilik (enerji/atık azaltımı) ve itibar (paydaş güveni) gibi çok yönlü faydalar getirebilir. Bu süreçte, The Street Finance gibi danışmanlıklarla çalışmak, TSRS uyumunu sağlamakla birlikte uluslararası en iyi uygulamalar doğrultusunda değer odaklı bir ESG stratejisi yürütmeye de imkân tanır. Küresel ve yerel düzenlemelerin hızla şekillendiği bir dönemde, ESG raporlamasını benimseyen işletmelerin uzun vadeli başarı ve rekabet gücünde bir adım önde olacağı açıktır.
The Street Finance olarak ESG danışmanlığı hizmetlerimiz kapsamında, yalnızca verilerin düzenlenmesini değil, bu verilerden stratejik içgörüler üreterek şirketlerin karar alma süreçlerini dönüştürmesini sağlıyoruz. Böylece şirketler, sürdürülebilirliğin finansal değerini görünür kılıp uzun vadeli rekabet avantajı elde edebilir. ESG danışmanlığımız, değer odaklı bir strateji geliştirmenin anahtarıdır.